Reklamı Geç
Yeni Vatan Ilan
Ozan Günçe

Ozan Günçe

Mail: [email protected]

Çitin iki tarafı ve bir Şampiyon

Dile kolay... pardon, düzeltiyorum, dile bile kolay değil!
Yaklaşık 60,000 yıldır bu toprakların sahibi Aborijinlerin yaşadıklarından ve sonuçlarından söz edeceğiz bugün.
Hatırlamakta yarar görüyorum, çünkü biz ’kiracılar’ bazen tapunun kimde olduğunu unutuyoruz.
Tarihi süreci anlatarak başlayalım.
18. yüzyılın sonlarına doğru İngilizler 'Yeni Hollanda' yani şimdiki ismiyle, Avustralya’ya ayak basarlar.
Gerçi bu ziyaretten 300 yıl kadar önce Portekizli Christopher de Mendonca’nın 4 gemi ile Avustralya’ya geldiği de kayıtlara geçmiştir.
18 ve 19. yüzyıllarında Avustralya’ya gelen Avrupalılar, yerli halkların acımasızca canlarına kıyarak, bu toprakları fethetmişlerdir.
Devamında, 20. yüzyılın başlarına doğru, vahşice uygulanan bu emperyalist davranış, tarihin belleğine kanlı harflerle yazılan pek çok uygulamayı da beraberinde getirmiştir. Bunlardan biri de Ekim 1859’da Thomas Austin isminde birisinin 'Ana Vatan İngiltere’mizi anımsatsın' diye 24 tane tavşanı Victoria ormanlarına salmasıyla başlamıştır. Maalesef evdeki hesap çarşıya uymamış ve tavşanlar hızlıca üreyip, kendilerini avlayacak hayvanların da olmaması ile beraber, bitkileri yok etmeye başlamışlardır.
1896 yılına gelindiğinde, Batı Avustralya’nın Esperance kentine dahi ulaşan bu tavşan topluluğunun durdurmalısının zamanının geldiği fark edilmiştir.
Ve zamanın eyalet hükümeti çözümü bir çit yapmakta bulur.
Bu çit bildiğimiz arka bahçe çiti değildir elbet. Tamı tamına 1,833 kilometre uzunluğunda, Hopetoun kasabasından kuzeye doğru, Port Hedland sahillerinde son bulacak bir çitin projesidir ve yapımı 1901 yılında hayata geçirilir.
1907’den itibaren artık bu çit sayesinde Avustralya ikiye ayrılmıştır.
Çit ile tabiri caizse 'şapkadan tavşan' çıkaran beyaz Avustralyalılar, doğa anayı korumak isterken, Aborijin anaların gözyaşlarını hesap edememiştir. Çünkü bu çit, o günlerde uygulanmakta olan Aborijin çocukların aileleriyle de arasına giren fiziki ve kültürel engel oluşturacaktır. Nasıl mı? Anlatalım.
Rabbit Proof Fence, yani Tavşan Geçirmez Çit, beyaz Avustralyalıların doğayı koruma sorununa çözüm olmuş görünse de yeni ve büyük bir sorunu üretmiştir.
Çitin bir tarafında aslında Aborijin çocuklarını asimile etmek için oluşturulan yatılı okullar, zorunlu eğitimin yanı sıra, ailelere büyük acılar getirecektir.
Çocukların okullardaki yaşamları yasaklarla ve zorunluluklarla devam ederken, çitin diğer tarafındaki aileler geleceklerinin kendilerinden koparıldığını görür ve buna karşı koyamamanın acılarını yaşarlar. Öyle ki, çiti aşamayıp evlerine ulaşamayan pek çok çocuk, hayatını yitirmek durumunda kalmıştır. Bu acı öykülerin ayrıntılarını Rabbit Proof Fence filmi mükemmel bir biçimde anlatır.
***
Bu acıların günümüzde dahi izlerine rastlamak mümkündür.
Yıl 1973, Queensland eyaletinin Mackay kentinde sevimli bir yavru, hayata “Merhaba” dedi. Annesi Cecilia ve babası Norman için tarifsiz bir mutluluk oldu bu bebek.
Henüz 5 yaşına gelmeden, bu sevimli kız çocuğu, aile içinde sürekli yaşanan kavgalardan ötürü mutsuzluğu tanımaya başladı. Bir gün babasının evi terk etmesiyle, farklı acılara tanık oldu.
Devamındaki 10 yıl içerisinde, annesi ile birlikte sürekli yer değiştirmek zorunda kaldılar. Çaresiz anne, iki çocuğu ile birlikte hayatın içinde savruluyordu.
Bu arada kızı büyümüştü ve liseye devam ederken öğretmenleri tarafından atletizme olan yeteneği keşfedildi.
O artık genç bir atlet, geleceği madalyalarla taçlandırılacak başarılı bir sporcu adayıydı. Bu arada özel yaşamında da sorunlar devam ediyordu. Üvey babasının kendisine verdiği huzursuzluk zaman zaman şiddete dönüşüyordu. Buna rağmen, hedeflerinden vazgeçmeyen genç Mackaylı atlet, bir gün sınıfta ayağa kalkıp “Ben büyüğünce Olimpiyat Şampiyonu olacağım” diyebildi.
Belki bunu bir beyaz sporcu söyleseydi, daha çabuk algılanır ve kabul görülebilirdi.
Çünkü o, yaşamı boyunca aşağılanan, kendini bulunduğu noktaya ait hissedemeyen bir geçmişten geliyordu. O ne de olsa, bir Aborijindi ve beyaz Avustralya’da zirvede yer alması o günler için çok zordu.
Koşmaya devam etti. Hem de nasıl koşmak.
1992 Barcelona Olimpiyatlarına katılan ve tarihte ilk kez bu oyunlarda yer alan Aborijin sporcu olmayı başardı. İki yıl sonra Kanada’da düzenlenen Commonwealth Oyunlarında altın madalyaya ulaştı bu yetenekli insan. 1996 Atlanta Olimpiyatlarında başarılarına bir de gümüş madalya ile devam eden Avustralyalı atlet, 2000 Sydney Olimpiyatlarında adeta kariyerinin ‘nirvanası’na ulaştı.
O anı birlikte yaşayalım...
Kendi seyircisinin önünde, Olympic Park’ta stat tıklım tıklım doludur. Heyecan doruktadır.
400 metre finali başlamak üzeredir ve en büyük rakip, Fransız Marie Jose-Perec sakatlıktan dolayı oyunlara katılamamış, bu durum kendisine büyük bir avantaj sağlamıştı.
Tabanca sesi gelir ve yarış başlar. Aborijin kızımız güzel çıkış yakalar ve avantajlı görünmeyen 6. şeritte olmasına rağmen iyi bir tempo ile ilk 100 metreyi başarıyla koşar. Atlanta’da yaptığının bir tık daha iyisini yapması gerekmektedir. Ve dört sene önceki yarışta hızını kaybettiği noktada, bu kez 17 yıllık deneyimini ortaya koyar.
Sağ omuz ön...sol kol gidebildiği kadar geri...sol omuz ön...sağ kol... adım mesafeleri açılır, tempo yükselir...artık bir anlamda bütün çitler aşılmıştır.
Bu Aborijin kız artık evine dönüyordur. Onun gözlerinde ne bir engel ne bir tehdit ne bir korku vardır.
O, başarıyı göğüslemek üzeredir. Sınıfta arkadaşlarına verdiği söze birkaç metre kalmıştır.
70 metre...50...30 metre…ve spiker Bruce McAvaney mikrofon başında çığlık çığlığa bu zaferi müjdelemektedir...
“Cathy farkı açıyor... Cathy giderek farkı açıyor...bu yarış onun artık...bu tarihi bir başarı...harika bir performans…o bir efsane...o bir şampiyon!

Evet, Cathy Freeman artık bir Olimpiyat Şampiyonudur. O, aynı zamanda soyadı gibi bir özgürlük abidesi olmuştur. O, acılarla noktalanan Aborijin yaşamlarının, yüzlerce kilometrelik çitlerin, yabancılaşmanın, ötekileştirilmenin yanıtını o ipi göğüsleyerek tüm dünyaya vermiştir. Ve o bilir ki, bu zafer bundan böyle sadece ona ait değildir.
Demek ki; çitin hangi tarafında olunursa olunsun, azim ve mücadele başarıyı getirecektir.

Makale Yorumları

  • Zubeyda Korkmaz17-08-2020 12:05

    Cok guclu bir yazi, farkli bir perspectif sunuyor, bir o kadar da dusundurucu!Bu tip yazilarinizin devamini diliyorum??

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar
Dil Seçimi