Ramazan Gelenekleri: Unutulanlar ve Yaşatılanlar - Abdulhalim Erkoç

Abdulhalim Erkoç Kimdir? 1981 yılında Tatvan'da doğan Abdulhalim Erkoç, 2004 yılında Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden mezun olmuştur. 2011 yılında Dicle Üniversitesi'nde yüksek lisans eğitimini tamamlamış olup, halen Erzurum Atatürk Üniversitesi'nde tefsir alanında doktora yapmaktadır.
Mesleki kariyerine Rize Kalkandere, Burdur Ağlasun ve Isparta Gönen ilçelerinde müftü olarak devam etmiş, 2022 yılında yurtdışı sınavını kazanarak Auburn Gelibolu Camii'nde din görevlisi olarak görev yapmaya başlamıştır.
Yeni Vatan Gazetesi olarak, Ramazan ayının manevi atmosferini, geleneklerimizi ve değişen alışkanlıklarımızı konuşmak üzere Auburn Gelibolu Camii İmamı Abdulhalim Erkoç ile anlamlı bir sohbet gerçekleştirdik. “11 Ayın Sultanı” olarak adlandırılan Ramazan, tarih boyunca inanç ve paylaşımın en yoğun yaşandığı dönemlerden biri olmuştur. Ancak zamanla bazı geleneklerimiz unutulurken, bazıları ise modern dünyaya uyarlanarak yaşamaya devam ediyor. Eski Ramazanları, günümüzdeki yansımalarını ve bu değerleri geleceğe nasıl taşıyabileceğimizi konuştuk. Keyifli okumalar dileriz.
Ahmet Polat: Ramazan gelenekleri, tarih boyunca toplumumuzun önemli bir parçası olmuştur. Sizce bu geleneklerin değişime uğramasının temel sebepleri nelerdir?
Abdulhalim Erkoç: Zamanın ve yaşam koşullarının değişmesi, geleneklerimizi de şekillendirdi. Örneğin, Osmanlı döneminde sadaka taşları önemli bir yardımlaşma aracıydı. İnsanlar kimseyi rencide etmeden yardımlaşabiliyordu. Ancak günümüzde güvenlik endişeleri ve bireyselleşen toplum yapısı nedeniyle bu gibi gelenekler sürdürülemez hale geldi. Yine de Ramazan ruhunu korumak için farklı yöntemler geliştirmek bizim elimizde.
Ahmet Polat: Osmanlı döneminde Ramazan’a hazırlık büyük bir coşku ile yapılırdı. Günümüzde bu hazırlıklar nasıl bir karşılık buluyor?
Abdulhalim Erkoç: Osmanlı'da Ramazan bir bayram havasında karşılanırdı. Kortejler düzenlenir, şehir baştan başa süslenir, evlerde ve camilerde büyük bir temizlik yapılırdı. Günümüzde de bireysel olarak Ramazan öncesi temizlik geleneği devam ediyor, ancak şehrin topluca Ramazan’a hazırlanması eskisi kadar yaygın değil. Özellikle büyük şehirlerde bu tür toplumsal hazırlıklar azalmış durumda.
Ahmet Polat: Ramazan’ın gelişini haber veren gelenekler zaman içinde nasıl değişti?
Abdulhalim Erkoç: Osmanlı’da Ramazan’ın gelişi camilerde okunan selâlar ve mahallelerde yapılan duyurularla kutlanırdı. Hilalin görülmesi büyük bir olaydı ve devlet görevlileri tarafından tespit edilirdi. Bugün ise Ramazan’ın başlangıcı, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından bilimsel yöntemlerle belirleniyor. Geleneksel duyurular yerini daha modern açıklamalara bırakmış durumda.
Ahmet Polat: Ramazan davulcuları halen varlığını sürdürüyor. Ancak geçmişle kıyaslandığında bu gelenekte nasıl farklılıklar var?
Abdulhalim Erkoç: Eskiden Ramazan davulcuları sadece insanları uyandırmak için değil, aynı zamanda mahallede bir birlik duygusu oluşturmak için de vardı. Maniler söylenir, bayram öncesinde bahşiş toplanırdı. Günümüzde ise davulcuların sayısı azalmış durumda ve büyük şehirlerde profesyonel olarak seçilerek görevlendiriliyorlar. Ne yazık ki eski sıcaklığı tam olarak hissedemiyoruz.
Ahmet Polat: Osmanlı dönemindeki iftar sofraları ve çadırları günümüzdekilerle nasıl kıyaslanabilir?
Abdulhalim Erkoç: Osmanlı’da iftar sofraları çok büyük bir paylaşım vesilesiydi. Sadece fakirlere değil, yolda kalanlara ve misafirlere de ikramda bulunulurdu. Günümüzde belediyeler ve hayır kurumları bu geleneği sürdürüyor, ancak insanların bireysel olarak bu tür sofralara ilgisi eskisi kadar değil. Oysa Ramazan, paylaşmak ve birlikte olmak anlamına gelir.
Ahmet Polat: Osmanlı’nın Zimem defteri uygulaması, günümüzde nasıl bir karşılık buluyor?
Abdulhalim Erkoç: Osmanlı’da Zimem defterleri, yani veresiye defterleri hayırseverler tarafından satın alınır ve ihtiyaç sahiplerinin borçları gizlice ödenirdi. Günümüzde ise bazı marketlerde benzer kampanyalar düzenleniyor. Bu tür uygulamaları yaygınlaştırarak geleneklerimizi modern hayatta yaşatabiliriz.
Ahmet Polat: Ramazan eğlenceleri denildiğinde akla ilk gelenlerden biri de Hacivat-Karagöz oyunlarıdır. Günümüzde bu tür etkinlikler hâlâ ilgi görüyor mu?
Abdulhalim Erkoç: Osmanlı'da Ramazan geceleri Hacivat-Karagöz, meddah ve ortaoyunu gibi gösterilerle şenlenirdi. Bu oyunlar toplumun mizahi yönünü yansıtmakla birlikte, aynı zamanda ahlaki ve sosyal mesajlar içerirdi. Günümüzde belediyeler ve bazı kültürel etkinlikler bu geleneği sürdürmeye çalışıyor, ancak eski rağbeti gördüğünü söylemek zor.
Ahmet Polat: Sakal-ı Şerif ve kutsal emanetler ziyareti günümüzde de sürdürülüyor mu?
Abdulhalim Erkoç: Osmanlı padişahları Ramazan aylarında kutsal emanetleri ziyaret eder ve halka açarlardı. Günümüzde İstanbul’daki Hırka-i Şerif Camii'nde bu gelenek sürdürülüyor. Anadolu’nun birçok camiinde de Sakal-ı Şerif ziyarete açılıyor ve halktan büyük ilgi görüyor.
Ahmet Polat: Son olarak, Ramazan geleneklerinin unutulmaması için neler yapılmalı?
Abdulhalim Erkoç: En önemli görevimiz, bu gelenekleri çocuklarımıza ve genç nesillere aktarmak. Aile içinde bu bilinci oluşturmak, mahalle bazında etkinlikler düzenlemek ve sosyal medya gibi modern araçları kullanarak bu kültürü yaygınlaştırmak gerekiyor. Ramazan, sadece oruç tutmaktan ibaret değildir; paylaşmak, birlik olmak ve manevi değerleri yaşamak anlamına gelir. Bu ruhu yaşatmak hepimizin sorumluluğudur.
Bu değerli sohbeti bizimle paylaşan Auburn Gelibolu Camii İmamı Abdulhalim Erkoç’a teşekkür ederiz. Ramazan ayının tüm okuyucularımıza huzur, birlik ve bereket getirmesini dileriz. Yeni Vatan Gazetesi olarak, geleneklerimizi yaşatmaya ve bu manevi atmosferi sizlerle buluşturmaya devam edeceğiz.